13 Ekim 2012 Cumartesi

Venedik Çıkartması


Ljubljana'nın Venedik'e sadece 2-3 saat mesafede olması, Ljubljana'nın özelliklerini sayarken pas geçmediğim bir yönüydü. Bu sebeple ilk hafta sonu programımı Venedik'e yapmak istiyordum. Çok da iyi güzel ve maceralı oldu. İlk başta aralarındaki mesafe kısa gelse de, maalesef ulaşım imkanları o kadar da gelişmiş değil. Duyduğum kadarıyla önceleri direkt trenler varmış ancak şu anda maalesef böyle bir imkan yok. Öncelikle Trieste'ye, oradan ise Venedik'e geçmek gerekiyor. Yani boşa zaman ve para kaybı. Biz de ne yapsak ne yapsak da ucuza mal etsek diye düşünürken, "carpooling" uygulamasından yararlanalım dedik. Bilmeyenler için carpooling gideceğiniz istikamette yolculuk eden araç sahiplerinin paylaşıldığı ve belirli bir ücret karşılığında onlara yol arkadaşlığı edebildiğiniz bir uygulama. Biz bu uygulamanın Polonya versiyonunu bu site üzerinden kullandık: http://www.carpooling.pl/ Polonya'dan Venedik'e giden bir amca ile anlaştık. Mimar öğrencileri pek bir severlermiş, mimar+öğrenci+erasmus olma kombinasyonlarının hepsini kullanarak uygun bir fiyata amcamızla anlaştık. Başlangıçta yola 3 kişi olarak çıkacaktık. Zaten gezileri büyük gruplar halinde gerçekleştirmek gerçekten sıkıntılı olabiliyor. Ancak gece yarısı öyle bir bohemin ortasında kaldık ki nasıl olduğunu anlamadan sayımız birden 7'ye yükseldi. Böylece, bir Alman, bir Polonyalı, bir Portekiz ve 4 Türk olarak yollara düştük. Tam fıkra misali, o anda olacaklardan habersiz, bu ne bohem kafasındaydım sadece. Derken amcamız olması gerekenden biraz daha erken saatte bizi yurdumuzdan aldı. Arabası biraz eskiydi ve bagajda üstünü örttüğü bazı eşyalar vardı. Bir an acaba organ no1, organ no2 mi olucaz diye geyik içerikli endişeler yaşasak da her şey yolunda gitti. Amcamız sisli yollar sebebiyle ve muhtemelen ücretli yolları kullanmamak için yolu biraz uzatarak bizi 4 saatte sabahın 05.30'unda Venedik'e ulaştırdı. İyi ki de uzun sürdü yol, böylece biraz uyuyabilmiş olduk. Sabahın o saatlerinde ilk hedef olarak San Marco meydanını seçtik ve 2 gün boyunca bitmeyecek yürüyüşlerimize adım atmış olduk. Meydanda güneşin doğuşunu izleriz diye düşünüyorduk ancak o gün Venedik'de güneş pek doğmadı.

 Meydana o kadar erken saatte ulaşmanın avantajları olmadı değil. Misal gondola bindik, şahitlerimiz var. Aynı zamanda bazilikada bulunan kiliseyi saatlerce sıra beklemek zorunda kalmadan ve hiçbir ücret ödemeden ziyaret etme şansı bulduk. Yani, Venedik'e sabahın köründe ulaşılması itinayla tavsiye edilir.

Günün geri kalanını Büyük Kanal'ın etrafında dolanarak ve sokaklardaki ayrıntıları keşfederek geçirdik. Asıl adı Canale Grande olan kanalın 2 km. uzunluğunda olduğunu ve  çevresinde dizilen saraylarda zamanında Patrici'lerin yaşadığını biliyor muydunuz? Bir patrician olarak atalarımı yad etmiş oldum böylece.

Patricianların köşklerinden bazıları

Büyük Kanal'ın etrafındaki gezintimizi tamamladıktan ve Erasmuslara yakışır şekilde ekonomik bir öğle yemeğinin ardından hostelimize doğru yola çıktık. Hostelin fiyatı gayet uygundu ancak otobüsle ulaşım sağlanıyordu. Hostelin adı kamp alanı olarak geçiyordu ama internetteki resimlerde görünen bungalov evler vardı, ancak bizim rezervasyonumuz da 3 kişilikti. Hostele aslında kamp alanımıza vardığımızda da bungalov evlerde yer kalmadığı sadece çadır verebileceklerini söylediler. O koşullarda konfor arayacak değildim ve hayatımda hiçbir zaman da çadırda kalmamıştım. Hiper centilmen Türk erkeklerine kendi bungalov evimizi verip, biz çadırda kaldık.

Çadırda kalmak güzel bir tecrübeydi, tek sorun gece bir böcek tarafından ısırılmamızdı. Başta sinek olduğunu sandık ama bence bizi başka bişey ısırdı. Sonuç olarak hayatta kaldık önemli olan da bu:) Venedik'deki ikinci günümüzde Murano ve Burano adalarına gitmek istiyorduk ancak kalabalık olmanın yol açtığı bir dezavantaj olarak zaman bulamadık. Onun yerine La Biennale di Venezia isimli oldukça geniş kapsamlı bir mimarlık bienaline gittik. İtalya sınırlarına girip sanata dair bir şeyler yapmamak da olmazdı. Bienal iki bölümden oluşuyordu, ben sadece her ülkenin kendine ait pavilyonlarını oluşturduğu kısmı gezebildim. Rusya'nın teknolojiyle sanatı bir araya getirdiği konsepti oldukça hoşuma gitti.

Tablet bilgisayarla ışıklı yerlerdeki etiketler okunarak, mimarileri gözlenebiliyor.

Bienale giderken yolda bir mitingle karşılaştık. Ateşli bir İtalyan politikacıydı ve isminin Umberto olduğunu öğrendik. Bu da gülümseten bir detay oldu :)
Miting alanından görüntüler

Derken, Venedik gezimizin sonuna yaklaştık ve geziyi tamamen zirvede tamamladık. Kalabalık olmanın bu sefer de avantajını kullanarak, Slovenya'da faaliyet gösteren shuttle servisini kullandık. Bizi istediğimiz yerden alıp, istediğimiz yere bıraktılar. Shuttle inanılmaz konforluydu ve Polonyalı amcaya kıyasla çok çok daha hızlı bir şekilde ulaştık. Bu da geziyi son derece güzel anılarla hatırlamamızı sağladı.

Dilerim en kısa zamanda İtalya topraklarına yeniden ayak basabilir ve daha keyifli gezilere imza atabilirim. Sevgiler..


5 yorum:

  1. geçen hafta hum202'de bratislav patrician'lara ait heykelleri gösterdi. oda arkadaşların GT ve TT olarak atalarınla olan benzerliğine hayret ettik doğrusu :)

    YanıtlaSil
  2. atalarımın heykellerini görmek isterim esasında:)

    YanıtlaSil
  3. Merhaba
    Adım Mehmet
    Önümüzdeki yaz başı için bir klasik İtalya gezisi planlamaya başladım fakat son durak Venedik olmayacak buradan
    Ljubljana sonrasında Zagreb ve İstanbul dönüş olacak. Ama Venedik' ten Ljubljana arası direk otobüs,
    (seninde bahsettiğin gibi) tren bulamadım.
    Burada siz sevgili erasmus öğrencilerini aramaya başladım ve senin blogunla karşılaştım sana bir kaç soru sormak istiyorum müsadenle.
    1- Ljubljana gezmek için gelinir mi? senin bu şehir için puanın ne?
    2- Israrla Venedik Ljubljana Zagreb (3 şehri de görmüş biri olarak) rotasını takip etmeli miyim yoksa Venedik son durak mı olmalı?
    3- Eğer gelinirse bir veya iki gün yeterli olurmu? Bled gölü araya sıkışırmı yoksa tam gün istermi?
    4- Bu güzargahta (Venedik Ljubljana Zagreb) kullanabileceğim senin bildiğin otobüs firmaları varmı?
    5- Venedik Ljubljana tren hakkında bildikleri paylaşırsan sevinirim.

    Vakit ayırdığın için şimdiden teşekkür ediyorum

    İyi günler

    YanıtlaSil

  4. Selam Mehmet,

    Ben genel olarak yanıt vermeye çalışacağım, yorum senin. :)

    Ljubljana, Slovenya belki de "top destinations" arasında bir uğrak yeri değil. Ancak doğal güzellikleriyle öne çıkan bir ülke. o yüzden bir puan veremem, ama venedik ve zagreb'in arasında kalan bir yer. zaman sıkıntısı yoksa gideceğin yerlerle bağlantıları çok yakın, bi gidip görülebilir.
    rota da tamamen sana kalmış, yol nasıl götürüyorsa öyle gitmeli diyorum.
    Dediğin gibi tren bağlantıları pek iyi değil. Bu noktada da prevoz.org (araç paylaşımı) ve goopti.com (shuttle şirketi) alternatifleri ön plana çıkıyor. prevoz için ilanlar o tarihe yakın paylaşılır kullanıcılar tarafından, ama goopti için erken rezervasyon daha avantajlı.
    bunlar dışında araç da kiralanabilir. venedik'de günlük araç parkı 25 euro civarındaydı, ama ljubljana-bled-zagreb yapmak için araç kiralama esnek bir tercih olabilir.
    ljubljanada görülecek fazla yer yok açıkçası. şehir merkezinde bir gezinti, kaleye çıkış, yarım gün bile yetebilir. bled'de ise gölün ortasındaki kiliseye sandalla gidiş, bi yemek molası ya da bled tatlısı gibi aktiiviteler olabilir. istersen ve ulaşım da olanak verirse 1 güne de sığar, ama maksimum 1.5 gün. gerçekten minnacık bir ülke ve de şehir :)
    Umarım açıklayıcı olmuştur. Daha yardımcı olabileceğim bir şey varsa sor lütfen.
    Şimdiden iyi seyahatler diliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba
      Cevabın için teşekkürler
      Araştırmaya devam ama bu cevaptan sonra sanki Venedik' ten sonra İsviçre oradan İstanbul daha makul gibi

      Sil