16 Eylül 2012 Pazar

*Slovenya'da Oturma İzni

İşbu yayın tamamen gelecek nesilleri bilgilendirici amaçlarla yazılmış olup, Slovenya'dan vize almak gibi bir amacı olmayanların okumasına gerek yoktur. Uyarılır :)

Okulunuzdan kabul mektubu geldikten sonra oturma izni almak için hazırsınız demektir. Önceki yıllarda Slovenya vizesi almak 2 ay gibi uzun bir süre gerektiriyormuş, ancak bu sene D tipi vize dedikleri yeni bir uygulamaya geçmişler. Bu vize sayesinde 3-15 gün arasında vize çıkıyor. Hatta başvuran birçok kişinin vizesi en geç 1 hafta içinde eline ulaştı. Beni de 2 gün içinde aramışlardı. Yalnız İstanbul'da olanlara kötü haber, oturma izni başvuruları yalnızca Ankara'dan alınıyor ve şahsen müracaat gerektiriyor.

Konsolosluktan aldığım bilgiler doğrultusunda D tipi oturma vizesi için gerekli belgeler ise şöyle:

1.Orjinal ve Slovenya'dan çıkış yapacağınız tarih itibariyle en az 3 ay daha geçerliliği devam eden pasaport.
2.Son 3 ay içerisinde çekilmiş pasaport ölçüsünde 2 adet renkli beyaz fonlu 3,5x4,5 cm ebatında biometrik fotoğraf (Hasar almamış)
3. Okul, üniversite ya da araştırma programından orjinal kabul yazısı. Faks, e-mail ya da fotokopi kabul edilmemektedir.
4. Geçiminizi nasıl sağlayacağınıza dair belge; Slovenya'da bulunduğunuz süre içerisinde bursunuz karşılayan kurum tarafından düzenlenmiş aylık ne kadar burs alacağınıza dair teminat veren imzalı kaşeli orjinal yazı. Bu belgenin Slovence tercümesi gerekmektedir. Burs almıyorsanız Slovenya'da kaldığınız süre içerisinde geçiminizi ayda en az 500,00 EUR olmak şartıyla temin edecek şahıslardan noter huzurunda imzalanmış taahhütname ve Apostille damgası (tasdik şerhi). Bu belgenin Slovence tercümesi gerekmektedir.
5. Başvuru tarihinde halen öğrencisi bulunduğunuz okuldan orjinal öğrenci belgesi. Bu belgenin Slovence tercümesi gerekmektedir.
6. T.C. Ankara Adliye Sarayı'ndan ya da bulunduğunuz yerdeki Cumhuriyet Savcılığından sicil temiz belgesi alınmalı ve Apostille damgası vurulmalıdır. Doğum tarihinizin Gün/Ay/Yıl olarak yazılmış olmasına dikkat ediniz. Bu belgenin ve apostil damgasının Slovence tercümesi gerekmektedir.
7. İkamet ettiğiniz ülkede yaptırmış olduğunuz ve Slovenya'da ikametiniz sürecince her türlü sağlık unsurlarını karşılayabilecek en az 30,000 EUR teminatlı yurtdışı seyahat sağlık sigortaso poliçesi. Sigortanın başlangıç tarihi sigortayı yaptırdığınız gün itibariyle olacaktır, imzalı ve kaşeli olmalıdır. Bu belgenin Slovence tercümesi gerekmektedir.
8.Geçici oturma müsaadesi başvuru ve işlem ücreti 80,00 EUR'dur. Pasaport onayı için ayrıca 10,00 EUR alınmaktadır. (Erasmus öğrencileri bu ücretten muaftır). Geçici oturma müsaadesi başvurusu ve işlemleri için alınan toplam harç bedeli 90,00 EUR'dur.

Seyahat sağlık sigortasında, sigortanın başvuru süreci sigortayı yaptırdığınız gün olmalıdır gibi bir ifade var. Ancak bu sene başvuran öğrenciler olarak, orada kalacağımız süreyi kapsayacak şekilde yaptırdık sigortalarımızı ve bir sorun da olmadı.

Slovence tercüme için tercüme büroları ise faiş fiyatlar talep ediyor. Bu konuda neyse ki Yeminli Tercüman Amela Kendirli imdadımıza yetişiyor :) Kendisine facebook üzerinden ulaşabilirsiniz. Belgelerinizi taratıp, kendisine mail attıktan çok kısa sonra tercümeler hazır oluyor ve adresinize kargoluyor.

Konsolosluk  resmi tatiller hariç olmak üzere hafta için her gün hizmet veriyor. Vize başvuruları ise 10.00-12.00 arasında kabul ediliyor. Yine de konsolosluğa gitmeden önce, gitmeyi planladığınız gün açık olup olmadığını sormanızı öneririm. Erkenden gidip sıra almak gibi bir olaya ise hiç gerek yok, 10.00'dan önce konsolosluk çalışanları kimseyi kabul etmiyor zaten.

Konsolosluğun adresi: Kırlangıç Sokak, No:36, Gaziosmanpaşa/Ankara

Kızılay'da Kuğulu Park civarından kalkan otobüsleri kullanarak konsolosluğa rahatça ulaşılabilir. Kullanılması gereken hat numarası 413. 

Vizeniz hazır olduğunda sizi telefonla arayarak haberdar edecekler. İlk başvuru yapıldığında verdikleri bir belge ile siz ya da bir başkası pasaportunuzu teslim alabilirsiniz.

Laf arasında, vizemi almam konusunda gösterdikleri yardımlar için G.T. ve G.Ç. huzurlarınızda yeniden teşekkür etmek istiyorum. Ankara'daki çılgın zamanlar içinse bu sefer D.Y. de dahil olmak üzere çok teşekkürler :)









12 Eylül 2012 Çarşamba

Slovenya'nın Adı Neden Değiştirilsin?

Bir sendrom olarak Erasmus diyince herkesin aklına post-erasmus sendromu gelecektir muhtemelen. Ancak ben pre-erasmus sendromunu sonuna kadar yaşamış biriyim. Öncesinde “yok yaa, ben gitmek istemiyorum” triplerim. Ardından içimde uyanan acaba gitsem mi yaa duyguları ve bunu önceden yaptığım onca trip yüzünden kimselere pek çaktırmamam ama yine de dayanamayıp  son başvuru gününde motivasyon mektubumu bile hazırlamam. İşte benim erasmus hikayem böyle başladı. Eğer ilk başvuru tarihlerini kaçırmasam çoktan Erasmus’a gitmiş gelmiş, şimdilerde ise post-erasmus olarak dolanıyor olurdum. Aslında o zamanlarda o kadar da emin değildim Erasmus’a gitmek isteyip istemediğimden belki de sendromlarımın esas sebebi buydu.

Peki ben ne yaşadım pre-erasmusken? İlk başvurularda göz göre göre başvurmayıp, ikinci başvurularda gitmeye karar verdim. Bu sırada başka bir arkadaşım sevgili T.T. ile önce Hollanda’nın Maastrict şehrine gidiyorduk. (özel hayata saygı açısından arkadaşımdan T.T. olarak bahsedeceğim) İkinci başvurularda başvurduğumuz içinse alanımızla hiç alakalı olmayan biyoloji fakültesine yerleşmiştik. Orada kendimize şirin bir ev ve bisiklet kıralıyorduk. Her yere bisikletimizle gidiyor ve Maastricht’in konumundan yararlanarak bol bol gezme şansı ediniyorduk. Ancak çok ayrıntılı düşünen ve optimalliğe kasan insanlar olduğumuz için orada alacağımız dersler kafamıza takılıyordu. Uzun mail trafiklerinin ardından ben bir şekilde ekonomi fakültesinden ders alabilecek konuma gelmiştim. Tabi bu sırada Türkiye ile Hollanda arasında bazı diplomatik krizler de çıkmadı değil, yine iyi atlattık ülke olarak. Bir gün tam Maastricht’de ev kiraları ile alakalı bilgiler araştırırken, sevgili T.T.’nin hala biyoloji fakültesinde kalması sebebiyle oluşan derslerle alakalı problemler sebebiyle birden İspanya’ya gitmeye karar verdik. Bu sefer rotamız Valencia’ydı. İyi hoş İspanyolca da öğreniriz muhabbetleri dönerken bizim yine keyfimiz gelmedi heralde ki vazgeçtik. Tabi şimdi anlatması kolay ama tüm bu kararsızlıklar 4-5 ay sürdü desem abartmış olmam. Derken oh rahatladım tüm kararsızlıklarım bitti, gitmicem kurtuldum modunda dolanmaya başladım. Yine de aklımızda her zaman acaba gitsek miydi sorusu dönüyordu ama artık düşünmekten yorulmuştuk, pek konuşmaz olmuştuk. Derken yazının devamında kendisinden G.T. olarak bahsedeceğim arkadaşımın Erasmus’a gitmesi bizi yeniden harekete geçirdi. Bu sefer de T.T. ile birlikte Barcelona’ya gitme fikri üzerinde düşünmeye başladık. He tabi önceki süreçte ben aslında İtalya’ya gitmek istiyordum ama orada dil problemleri yaşayacağım için gidemiyordum. Neyse bari İspanya olsun dedik. Elimizi sallasak ellisi ki zaten puanımız falan da yüksek kesin İspanya’ya yerleşiriz modundaydık.

 Derken Slovenya’nın Erasmus için ne kadar uygun olduğuyla alakalı muhabbetler dönmeye başladı. Benim ilk tepkim “Slovenya ne yaa” şeklinde oldu iç ses şeklinde bir tepkiydi tabii. Ne zaman böyle bişey desek başımıza gelir ya işte benim de öyle oldu. T.T. ile Slovenya’ya Ljubljana’ya gideriz bisikletimiz olur, evimiz olur, huzurlu huzurlu takılırız zaten biz o kadar da parti insanı değiliz diye hayaller kurarken, kader cilvesini yaptı ve ben ikinci tercihim olan Ljubljana’ya yerleştirildim. Aslında ilk tercihimize bile yazmak istemiştik  T.T. ile birlikte ama Slovenya’nın isminin o kadar da duyulmamış olması ve marka değeri ve bu durumu ailemle paylaşacak olmak bazı sıkıntılar yaratıyordu. Bir tarafta Barcelona’dan bahsederken diğer tarafta Slovenya’dan bahsediyorduk. Bir şehirle bir ülkeyi kıyaslıyorduk ki farkı siz tahmin edin artık. Bu noktada “Slovenya’nın adı değiştirilsin” mottosu çıktı. Eğer Slovenya’nın adı değiştirilseydi, değiştirilmek değil de daha yüksek bir marka değeri olsaydı aslında sahip olduğu özelliklerle Slovenya Erasmus için pek uygundu.



Erasmus’a giden bir öğrencinin beklentilerinin, Avrupa’da birçok yer gezmek, para sıkıntısı çekmemek ve dersleri kolay bir şekilde geçmek olduğunu varsayarsak, Slovenya bu üç durumu da karşılıyordu. Slovenya’mızın batısında İtalya, güney ve doğusunda Hırvatistan, kuzey doğusunda Macaristan ve kuzeyinde Avusturya bulunmaktaydı. Slovenya içinde ulaşım o kadar gelişmiş olmasa da yakın mesafade bulunan diğer ülkelere ulaştıktan sonra her yere kolaylıkla gidilebilirdi. Öncesinde İtalya’da Erasmus’a gitmek gibi bir isteğim olduğunu da göz önünde bulundurursak, benim için hiç yoktan iyiydi çünkü Venedik sadece 2-3 saat uzaklıktaydı. Böylece ulaşım konusunda da pek sıkıntı çekmezdim.

İkincisi, Slovenya’da devlet öğrencilere yemek ve yurtlar konusunda kolaylık sağlıyordu. Belli ve çok sayıda restaurantta geçerli olan bu girişim sayesinde 3-4 kap yemeklere 7-8 euro vermek yerine 2-3 euro veriliyordu. Aynı zamanda yurtlar için de 70-80 euro civarında bir ücret ödemek yeterliydi. Örneğin Barcelona’da yaklaşık 430 euro hibe verilirken bu miktar Slovenya’da 400 euro ki sadece Slovenya’da kalındığında öğrenciler hibelerinin bitmediğinden bile bahsediyorlar.

Bir diğer avantajı da dersler konusunda sağlanan rahatlıktı. Erasmus’a giden bir öğrencinin akademik kaygıları olmadığını düşünürsek – en azından benim için bu böyle-, hem kendi okulumda saydırabileceğim dersler alabiliyordum hem de bu derslerin eğitim dili Slovence olduğu için dersleri uzaktan takip edebilecektim. Bu da daha çok boş zaman ve daha rahat bir dönem anlamına geliyordu.

Tüm bunlar ışığında ben de artık yetti bu kadar kararsızlıklar diyerek Slovenya’da Erasmus fikrinin arkasında durdum. Tabi bunlar hep ordan burdan duyduğum şeyler, gidip yaşamak apayrı olacaktır. Ders notlarını bile gelecek nesillere faydalı olsun diye çok düzenli hazırlayan bir kişi olarak, bu blogda gelecekte Slovenya’ya gidecek başka arkadaşlara da yardımcı olabilmek amacıyla tecrübelerimi  paylaşmaya çalışacağım.
Aceleci ve tedbirli olduğum için daha Erasmus’a gitmeme 15 gün varken bloğumu yazmaya başladım tabi. Eğer gitmeyi başarırsam, paylaşımlarıma devam edeceğim. Bugünlerde iyi ki Erasmus’a gidiyorum modundayım, umarım döndüğüm zaman da iyi ki gitmişim diyebilirim.
Biraz da uzattım sanırım. Şimdilik eyyorlamam bu kadar, hayırlı işler.

Not: Belki bir gün bir Erasmus öğrencisi blogumu okursa diye, bilgilendirici yazıların başlıklarını * ile işaretleyeceğim.