21 Kasım 2012 Çarşamba

Veronika Ölmek İstiyor

Bir metinlerarasılıklar fanı olarak Paulo Coelho'nun Veronika Ölmek İstiyor adlı kitabının hikayesinin Slovenya'da geçtiğini öğrenince hemen okumak istedim. İlk sayfadan itibaren Slovenya ile alakalı izler bulmak ve yazarın Slovenya hakkındaki düşünceleri beni güldürürken düşündürdü çünkü en başta benim de Slovenya'ya olan yaklaşımımın çoğu insan gibi aynı olduğunu gördüm. Örneğin, kitabın ikincisi sayfasında geçen hikaye bu şekilde:

Bilgisayar oyununun resminin hemen altındaki yazısına şu sözlerle başlamıştı gazeteci:
"Slovenya nerededir?" "Bu kadar olur yani," diye düşündü, "Slovenya'nın nerede olduğunu hiç kimse bilmiyor." Oysa Slovenya diye bir yer vardı işte; dışarıdaydı, içerideydi, çevresindeki dağlarda, şu anda baktığı meydandaydı; Slovenya onun ülkesiydi."

Hikayeye göre Veronika birçok ilaç içerek intihar ediyordu. Derin bir uykuya dalmayı beklerken eline bir dergi alarak okumaya başlamıştı. Tam da o sırada bir gazetecinin Slovenya ziyareti sonrası kaleme aldığı yazı ile karşılaştı ve bir gazetecinin ülkesini başkalarına bu şekilde aktarışını içine sindiremedi ve yaşamının son edimini, o dergiye bir mektup yazıp, Slovenya'nın eski Yugoslavya'nın bölündüğü beş yeni cumhuriyetten biri olduğunu açıklamaya karar verdi. Böylece Veronika'nın ülkesinin nerede olduğunu bilmeyen bir dergi yüzünden yaşamına son verdiğine inanacaklardı. Bir nevi ülkesinin onuru için canına kıymış olacaktı.

Bir koşan tavuk olarak Slovenya

Bu hikaye bana o kadar tanıdık geldi ki. Kuzeyinde Avusturya, Kuzey doğusunda Macaristan, doğusunda Balkanlar ve batısında İtalya olmasına rağmen Slovenya'yı kimsenin bilmemesi, Slovenya'da sadece 2 milyon insan yaşaması, bu 2 milyon insanın kendilerine ait ve oldukça zor bir dillerinin olması, sizce de çok komik değil mi? Ama tatlı komik bir durum ki hoşuma bile gidiyor. Hatta Erasmus'un böyle küçük şehirlerde yapılmasının daha iyi olacağını bile söyleyebilirim, Slovenya'da olmasını ise kesinlikle tavsiye ederim. Trafik derdi yok, yemek derdi yok, sakin, huzurlu, güzel ve geceleri çılgın. Sanki Ljubljana bir okulun kampüsü de içinde birçok öğrenci varmış gibi bir duygu. Geçenlerde Slovenya'nın haritadaki şeklinin tavuğa benzetildiğini öğrendim. İtalya'nın çizme olduğunu herkes biliyor da, neden kimse Slovenya'nın tavuğa benzediğini bilmiyor? Boşuna Slovenya'nın adı değiştirilsin demedim. 

Preseren Trg

Kitapta ilgimi çeken bir başka ayrıntı da Slovenlerin biricik ozanı France Preseren. Preseren Trg olarak adlandırılan bir meydanları da var. Hatta ben bir süre Preseren'i doğru olarak telafuz edememiştim, pi-re-ve-re-sen gibi bir seslendirme yapıyordum, halbuki gayet basit: pı-re-şe-ren. I am good at punctuation, biliyorsunuz. Doğrusunun pronouncation olduğunu biliyorum ama o da ayrı bir geyiğe göndermeydi. Preseren amcamızın da hikayesi şu şekilde: Günlerden bir gün Slovenya'mızın gururu şair Preseren bir gün kilisenin birinde genç bir kız görüp, tutkuyla aşık olmuş. Bu kıza şiirler yazıp, evlenme hayalleri kuruyormuş. Ne var ki bu kız üst düzey bir ailenin kızıymış. O da bir patrician yani. Şair, kilisedeki o rastlantıdan sonra kızımıza bir daha hiç yaklaşamamış ve o rastlaşma en güzel şiirlerinden birinin esin kaynağı olmuş. Efsaneye göre, Preseren Trg'de bulunan Şair Preseren'in heykeli dümdüz tek bir noktaya bakıyormuş ve bu noktayı izlediğimizde yanındaki taş binalardan birinin taş duvarına oyulmuş bir kadın yüzü fark edermişiz. İşte orası biricik aşkı Julia'nin yaşamış olduğu evmiş ve Preseren ölümünden sonra bile, sonsuza kadar "İmkansız Aşk"ına bakmayı sürdürecekmiş.  Preseren'in gözlerini takip edip bu efsane gerçek mi değil mi bilmek istiyorum. 

İşte bunlar da bazı anılarımdı. Bu aralar, aslında bu hafta da dahil olmak üzere 2 haftadır, gezilere gitmedik. Hafta sonu burada kalıp my crazy slovenian neighbours olarak tanımladığım komşularımla zaman geçirmek daha cazip geldi. Yine de en kısa zamanda gezilere yeniden dönmek istiyorum, en azından Slovenya civarındaki yerleri görmeden dönmemeliyim. Sözlerimi "All you need is love in Slovenia" ile bitiriyorum. Esenlikler. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder